Etimoloji
1600 yıllarında Suriye yoluyla Mısır'dan İstanbul'a "Mısır buğdayı" ya da "Mısır darısı" adıyla gelmiştir. Zaman içinde de kısaltılarak (dil biliminde ellipse adı verilen olay) mısır adını almıştır.
Ayrıca Anadolu'da mısır en çok Doğu Karadeniz bölgesinde ekildiğinden ve Karadeniz bölgesine mısırı Laz denizciler yaydığından dolayı mısıra "Laz otu" ya da kısaca "lazut/lazot" da deniyordu.
Bununla beraber günümüzde bu tabir kullanılmamaktadır. Mısır, Avrupa'ya Osmanlı'dan yayıldığı için birçok Avrupa dilinde mısır "Türk buğdayı" olarak isimlendirilmişti.
Kökeni
- Mısırın kökeni bilim insanları tarafından uzun zamandır tartışılan bir konudur. İsviçreli botanikçi Augustin Pyramus de Candolle bu konu üzerinde ayrıntılı çalışma yapan ilk bilim insanlarından biridir. Candeolle tarafından ortaya atılan, mısırın Amerika kökenli olması fikri bilim insanları tarafından kabul edilmiştir ve Edward Enfield'in 1866'da yayınlanmış olan Indian Corn: Its Value, Culture, and Uses kitabında mısırın kökeninin kesinleştiği ele alınmıştır. Yine de 20. yüzyıl boyunca tartışmalar devam etmiştir.
- Çin'de bulunan bir mısır çeşidinde daha önce bilinmeyen bir endosperm türü keşfedilmesinin ardından Guy N. Collins, mısırın Kristof Kolomb'dan önce, Asya'da bilinen bir bitki olmuş olabileceği öne sürülmüştür. Assam mısırları üzerine C.R Anderson ve Edgar Stonor tarafından 1949 yılında benzer bir çalışma yapılmıştır.
- Bazı bilim insanları, Asya ve Amerika arasında kültürel benzerlikler olduğunu ve bu benzerliklerin Kristof Kolomb'dan önce ortak bir merkezden yayıldığına ("difüzyon") inanıyorlardı. Bunların arasında, G. Carter, Thor Heyerdahl ve Carl Sauer, Stonor ve Anderson tezini kabul etmiş ancak Elmer Drew Merrill yayılım kuramları için yeterli kanıt olmadığını ortaya atmıştır. Merrill'a göre 15. yüzyıldan beri işleyen ticaret yolundan bitkiler Asya'ya ulaşmış olabilir. Üstelikle Ping-Ti Ho'un tarihi Çin kaynakları üzerinde yaptığı önemli çalışması mısırın 16. yüzyıldan önce Çin'de bulunmadığını ispatlamıştır.